Türk Bayrağının Anlamı ve Tarihi

01-09-2022 11:47
Türk Bayrağının Anlamı ve Tarihi
 

Bayrak Nedir ?

Bir milletin, bir askeri birliğin veya bir teşkilatın renklerini, izlerini taşıyan, bir gönderin veya bir mızrağın ucuna dalgalanacak şekilde asılan, işaret, toplaşma veya birleşme
sembolü olarak kullanılan, dört köşe, düz, çeşitli renklerden meydana gelmiş, özel işareti bulunan kumaş parçasına Bayrak denir.  Bayrak bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolü, tarihinin hatırasıdır. Değeri pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, temsil ettiği milletin kıymeti ile ölçülür.

Arapça bir isim olan, aynı zamanda râye ve liva kelimelerinin karşılığı olan "bayrak” kelimesinin genel ve Türkçe karşılığı alem veya yaygın olarak "sancak”tır.

Bayrak kelimesini Türlerde bağımsızlığın yanı sıra devlet töresinin / hukukunun kuruluşuyla ilişkilendiren Prof. Dr. Bahaeddin Ögel konuyla ilgili olarak şunları kaydetmektedir:”...bir kurultayda veya toplantıda kim nerede duracaktır? Bu, Türklerin deyimiyle bir orun, yani mevki meselesidir. Herkesin/boyların mülkiyet ve hâkimiyetini gösteren bir damga ile yine bir Türk topluluğunun bir sembolü olan bayrak, Türk tarihinin hep bu mitolojik çağlarında oluşmuş, hukukî belgelerdir. Bütün bu töreler topluluk düzeni ve askerî bir disiplin kurmak için konmuş kanunlardır.18 Milletlerin ve devletlerin hayatında çok önemli bir yeri ve anlamı bulunan, sık sık ülkelerin millî marşlarına konu olan bayraklar, bilindiği gibi içte ve dışta bağımsızlığın en mühim sembolüdür. Bayrak adeta bir milletin dilinden ve gönlünden düşürmediği vatan türküsüdür.

 

Türk Bayrağının Tarihi ve Anlamı

Türk bayrağı tarihi, Türklerin dörtbin yıllık bilinen tarihlerinde başta Asya, daha sonra da Avrupa ve Afrika kıt’alarında çok değişik coğrafyalarda güçlü devlet kurmaları ve yaşamaları her zaman dünyanın ilgisini çekmiştir. Zira dörtbin yıllık bu uzun dönemde, Çin, Hint, Fars, Bizans, Arap ve Nihayet Batı kültürü ile karşı karşıya gelen ve iç içe yaşayan Türklerin, benliklerini kaybetmemeleri, sahip oldukları öz kültürleri devam ettirmeleri ne denli sağlam bir kültüre sahip olduklarını göstermektedir. Bu bakımdan Türk milleti, dünya tarihinin en eski kültür ve medeniyetlerinden birisine sahip olmasının yanında, bilinen tarihin hemen her safhasında var olmuştur. Türk tarihinde bilhassa Oğuz (Türkmen) boylarında rengini Türk Milleti’nin istiklâli uğrunda verdiği kanından alan, Al Bayrak’a büyük önem verildiği Kaşgarlı Mahmut’un meşhur eseri Divân-ı Lûgati’t-Türk’te şu mısralarda çok net bir şekilde görülmektedir: " Ağdi kızıl bayrak, tağdı kara toprak, / Yetşü gelüp uğrak, toksip anın giçtimi " Bu mısralarda kızıl-al renkte olan bayrağın yukarıya göğe doğru kaldırıldığı zaman yücelerek, daha sonra arkasına askerî kıtayı aldığı belirtilmektedir.

Eski Türklerde "batrak - badrak” olarak bilinen bayrak kelimesi zamanla dildeki fonetik birtakım değişimler sonucunda bayrak olarak telaffuz edilmeye başlanmıştır.Anlamı ise "batırmak, toprağa dikmek” olarak bilinir. Altay Türkleri kurban edilen hayvanın derisini kayın ağacından bir sırık ucuna asarak bayrak şekline sokarlar ve "paydora” adını verdikleri bu bayrakla ahaliyi mutlu ederlerdi. Bayrak kelimesi; sancak,âlem, tuğ, perçem, bekçem ve boncuk gibi tabirlerle de yakından ilgili, bazen de bu kelimelerle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.37 İslamiyet’ten önceki ve sonraki çeşitli Türk devletleri zamanında Uzakdoğu ve Yakındoğu Müslüman medeniyetleri çevrelerindeki öteki devletlerle ortak olarak "çetr, asa, tamga, tınaz, tabl” gibi birtakım maddi hâkimiyet-egemenlik sembolleri arasında özel bir önem taşıyan bayrağın yalnız Hükümdarın alameti olarak kullanıldığını; kabile reislerine, büyük devlet görevlilerine, askerî şeflere, orduyu teşkil eden çeşitli zümrelere, harp gemilerine, esnaf cemiyetlerine, sosyal ve dinî teşekküllere mahsus farklı renk ve şekillerde bayraklar bulunmaktaydı.

Türk kültürünün ayrılmaz parçası olan bayrağın ve sancağın; zaman zaman deriden imal edilen kızıl/kırmızı renkte olduğu Kırgız Türk boylarına ait Manas Destanı’nda da uzunca anlatıldığı görülmektedir. Bu destanda düşmanlarına karşı Kırgız boylarının "kızıltuğ” etrafında coşkulu bir şekilde toplandığı anlatılmaktadır. Eski Türklerde kızıl/al renklerinin bayraklarda da kullanılmasının Şamanlıktan gelen bir uygulama olduğu zannedilmektedir. Bu bağlamda şu önemli hususu da belirtmek gerekir ki, Türk tarihinde çok eskilerden beri çeşitli renklerin birtakım sebeplerle millî semboller olarak kullanıldığı ve bu renklerin belli manalarının olduğu bilinmektedir. Mesela, sarı renk dünyanın merkezini, beyaz renk batı istikametini, güney istikametini
kızıl/al renk, doğuyu gök mavisi ile "yeşillenmek/yeşermek/göğermek” anlamlarında da kullanılan yeşil renk, kuzey istikametini ise kara renk sembolize etmektedir.

 

 

Tolunoğulları, Gazneliler, Karahanlılar, Memlûkların ve Selçukluların oldukça görkemli çeşitli renk ve şekillerde bayrak ve tuğ kullandıklarını tarihi kaynaklarla bilinmemize rağmen, Anadolu Beylikleri’nde bayrakların kullanılıp kullanılmadıklarını kaynakların azlığı nedeniyle bilmiyoruz.Muhtemeldir ki Anadolu Selçuklu Devleti de diğer Türk devletlerinin bu alanda geleneksel olarak yaptıklarını devam ettirmişler ve ayrı bir bayrak kullanmışlardır. Bu cümleden olmak üzere tarihî kaynaklara incelendiğinde Gazneliler, önceleri beyaz hilâl ile Hümâ kuşunun resmedildiği yeşil bayrakları; daha sonraları ise, Abbasi Halifeliği’nin meşru mümessili olduklarını gösteren siyah bayrakları kullanmıştır. Büyük Selçuklular, ilk yıllarında beyaz çift kartal sembolü ve siyah çizgili gerilmiş yay ve ok resmi olan mavi bir bayrağı kullanmışlarsa da, sonraları onlar da Abbasilerin tesirinde kalarak siyah bayraklar kullanmışlardır. Malazgirt Savaşı’nda Sultan
Alparslan’ın, üzerinde Kelime-i Şehadet yazılı büyük bir sancağının bulunduğu bilinmektedir. Anadolu Selçukluları da siyah bayrağın yanı sıra, al bayraklar da kullanmışlardır. Haçlılardan Kudüs’ü geri alan Selahaddin-i Eyyübi’nin bayrağı sarıydı ve üzerine Avrupalılar tarafından İslâm’ın sembolü olarak kabul edilen hilâl resmedilmişti.

Öyle anlaşılıyor ki, tarihi kaynaklarda kızıl/al rengin Şamanizm inancından al/ateş/kızıl ruhun şerefine izafen dikilen koruyucu ruh adına oluşturulan bayrak veya
bezlerden alındığı, yeşil rengin tabiattan, ruhaniyetten ve İslami kutsallardan (Hz.Peygamber’in yeşil sancağı) aldığı, sarı rengin ise Türk mitolojisi ve dünyevi zenginlikler (altın sarısı) için kullanıldığı görülecektir. Sanıldığının aksine bu üç renk sadece bahar bayramı olarak bilinen "Nevruz’dan” dolayısıyla İslam’dan önceki Türk tarihinde kullanılmadığı, Osmanlı Devleti’nin son dönemine kadar iç içe yan yana kullanılan Türklerin ruhani renkleri olduğu ve devlet geleneğinde yer aldığı kesinlik kazanmıştır. Tarihî kaynaklar ışığında bu aslî renklerden kırmızıya kısaca bakacak olursak; Osmanoğulları’nın hanedan rengi kırmızı daha doğrusu al idi. Al renk esasında Selçuklularda da hanedan ve rengi olarak kabul ediliyordu. Al rengini Osmanlı Hanedanı, siyasi manada Selçuklularının meşru varisleri olmalarından dolayı bu rengi devralmışlardır. Bu husus al renge tamamen bir milli karakter vermiştir ki, bugün de devam etmektedir.

 

Anayasa ile korunan Bayrağımız


Şanlı bayrağımız,  kırmızı arka plan üzerine beyaz hilal ve beş köşeli yıldız şeklinde belirlenmesi 29 mayıs 1936 yılında 2994 sayılı Türk bayrağı kanunu ile birlikte oldu. 22 Eylül 1983’te kabul edilen yasanın ardından 25 Ocak 1985’te, Bakanlar Kurulu bu yasaya bayrağın ölçülerine yönelik yeni bir ekleme de yaptı. Bu kanun genel amacı şanlı bayrağımızın gelişi güzel üretilmemesi ve belli oranlara göre üretilmesiydi. Bayrak kanunu ile ilgili daha detaylı bilgiyi başka bir yazımızda sizinle paylaşacağız.

 

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.